Kırşehir Haber Vakti yazarlarından Zafer Çam, yaşamın, ölümün ve ahiretin boşuna olmadığını, kâfir olduğunu her fırsatta ilan edenlerin cesetlerinin camiye getirilmemesini imamların ise bu kâfirlerin namazlarını kılmamaları gerektiğini yazdı.
İşte o yazının tamamı;
“İnancımıza göre ölüm yok olmak değil, bir boyuttan başka bir boyuta geçmektir.
Bu durumda ölüm bir son olmayıp, yeni bir hayatın başlangıcıdır.
Bazıları bu yeni hayata gülerek gider.
Bazıları da ölünce anlar.
Geriye dönüşü olmayan bir yolculuk başlıyor artık.
Allah’ın emrettiği gibi yaşayanlar, Kuran’ın hükmüne uyanlar, peygamber yaşantısını örnek alanlar için ölüm düğünleri.
Allah, kuran, peygamber karşı hayat yaşayan için ise ateş çukurlarında bir çukur.
Bunlar Hayatı boyunca Allah’a, Kuran’a peygambere dil uzatıp sonrada öldüğünde Müslümanların defnedildiği gibi defnedilmek isterler.
Allah’ın dışında tüm izimlerin kuralarına göre Yaşarken Allah’ın, yasalarını, emirlerini, hükümlerini, haram helal sınırlarına takmayacaksın ölünce dua ile gömüleceksin.
Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın kitabı ve Resul’lerine karşı savaş açan, İslam’ın değer ve sembollerini kamusal hayattan kazıyıp atmaya tahsis eden kişilerin cenaze namazıyla, helallik alımıyla, duayla ve Müslüman mezarlığına defnedilmekle ne alakası olabilir?
Hayattayken savaş açtıkları İslam’ın öldükten sonra onlara bir faydası olacak mı sanıyorlar acaba?
“Ey peygamber! O münafıklardan, ölen kimsenin asla namazını kılma, mezarı başında da ne maksatla olursa olsun, durma sakın. Çünkü onlar, Allah’ı ve O’nun elçisini inkâr ettiler ve ilâhî buyrukları hiçe sayarak çiğneyip can verdiler. Onların ölmüş olanlarından hiçbirine dua ve niyazda bulunarak cenaze namazı kılma.”(Tevbe suresi 84)
Allah’ın hükmü bu kadar açık ve netken bunların namazını kıldıran kıldırma memuru ayetin hükümlerine neden uymuyor.
Ey cemaat bugün aramızdan ayrılan, musalla taşında duran, ömrü hayatında İslam dine karşı oldu bunun cenaze merasiminde ve namazı kılınmaz kabrinde bulunulmaz demiyor.
Kimlerden korkuyor dersiniz.
Ne büyük bir yanılgı, ne derin bir çelişki!!
Ölünce Allah varda yaşarken Allah neden hayatlarında yok.
Yaşarken Allah’ı bir kenara bırakıp ölünce Allah var desen ne olur demesen en olur.
Sen yaşarken Allah’ın hükümlerin emirlerine uymadıktan sonra kabre girdiğinde, toprağa gömüldüğünde gerçekten Allah var desen ne faydası olacak.
Defterin dürülmüş dünyadaki sınavın defterin açılacak bir gün.
Ancak ve ancak aldanmış olarak yüzüstü sürünerek girilecek, derilerin yakılıp yakılıp, yenileneceği ve yeniden yakılacağı günün haberi çok net ve açıkça gelmişken; eyy âdemoğlu neyin hesabındasın:
Âdem olmak kolaydır da mümin olmak zordur bu üç günlük dünyada.
Allah’ın vahyine sımsıkı sarılarak, Allah’tan başkasına “La” diyerek makamı, mevkii Allah’ın kutlu bir emaneti olduğu bilinciyle olur.
Yaşadığı dünyanın temellerine dinamit koyarak değil; saadete selamete kavuşturmaktır asıl olan.
Gelin buyurun hep beraberce, Allah’la aldatmaya değil, Allah’ın ipine “Vahye ”sarılmaya davet edelim
“Her canlı doğar, büyür, ölür.
Ölüm de tıpkı hayat gibi bir gerçektir.
Neylersin ölüm herkesin başında
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak
Taht misali o musalla taşında.”
Firavun, Nemrut, Ebu Cehil gücüyle, Karun zenginliği ile Belam ilmiyle kibirlendi, Yezit saltanatıyla övündü saltanatıyla, malıyla, ilmiyle, makamıyla övünüyorsa ateş çukurları hazır duruyor.
Ey Âdemoğlu Yaşarken Allah’a Salih kul olmaya bakın ki ahiriniz bayram olsun.”